8 Eylül 2012 Cumartesi

Hollanda 2-0 Türkiye l Bir Doğru Bir Yanlış

Normal bir zamanda grubun birinci torba takımına karşı deplasmanda elemeleri açmak, belki sıkıntı olarak görülebilirdi ancak Hollanda'nın içinde bulunduğu durum nedeniyle, bu maça "en iyi dönem, bu dönem" sloganıyla hazırlanmıştık. EURO 2012'nin Hollanda için gösterdikleri ve bunların sonuçları, bu maçın zamanını en iyi dönem yapıyordu. Yeni bir hoca, yeni bir düzen ve yeni oynamaya başlayan oyuncular. Olmadı. Olmadığı gibi de; işin kötüsü, maç bizim açımızdan soru işaretleri ile birlikte geride kaldı.

Hollanda'ya karşı; 4-2-3-1'den ziyade, ön alanda yapılan pres ve orta saha- forvet arasındaki açılan mesafe ile 4-4-2 gibi sahaya dizilen bir Türkiye vardı. Aslında bunu rahatlıkla 4-2-2-2'ye de benzetebiliriz. Ön ikilimiz Arda Turan ve Umut Bulut'un yaptığı pres, kanatlardan ve merkezden yeterli desteği görmeyince bir sonuç vermedi. Burada Arda'nın karşı karşıya bir pozisyonu vardı diyebiliriz ama bunu daha çok, şok pres alanına dahil edebiliriz. Top rakipteyken, takım ciddi bir yerleşim sıkıntısı içindeydi. Bu yerleşim sıkıntısı, ikililer arasındaki mesafenin açılmasına neden oldu. Açılan mesafeye de Van Bommel- De Jong frenlerinden kurtulan Hollanda, adam sokarak oyunu çok rahat genişletti. Yerleşim sıkıntısı yaşayan milli takımımız haliyle bek-açık mesafesini de koruyamadı ve genişleyen oyun ile, özellikle Robben kanadından da ciddi tehlikeler yedik.
Robben'in bu maçta çılgın atmasını, biraz da yerleşim sıkıntısı ve karşısındaki oyuncu seçimine bağlayabiliriz. Evet; Robben üst düzey bir oyuncu ve durdurmak oldukça zor ama ona alanı verirseniz, bunlar bir şey ifade etmez. Yerleşim sıkıntısı nedeniyle; mesela Tunay, bekine hiç yardım edemedi. Ağır Hamit Altıntop da haliyle bire bir yakalanınca, kariyerinin en kötü maçlarından birini çıkardı. Buradaki tek suçsuz ise, kendisidir.

Sorunlu tandemlerine uygulanmaya çalışılan pres düşüncesi kesinlikle doğruydu, ancak dediğimiz gibi uygulama şekli sınıfı geçemedi. Mesela Tunay Torun ve Sercan Sararer direk bu presin içinde olması gereken isimlerdi, destek olamadılar. Ya da takımı öne atmasıyla bilinen Emre Belözoğlu, o da aynı şekilde destek olamadı. Bu düşünce, ancak bu isimlerin de katılımıyla başarıya ulaşabilirdi. Destek gelmeyince, ulaşamadı. Haziran ayında Hollanda'nın savunma tandeminin prese karşı yaşadığı sorun dışında, bir diğer sorunları da ağır olmaları ve arkaya atılan toplara cevap verememeleriydi. Van Gaal, Heitinga'nın yanına daha seri bir oyuncu Martins'i ekleyerek bunu çözmeye çalıştı ama ona asıl yardımcı olan Selçuk İnan- Burak Yılmaz ikilisinin sahada olmamasıydı. Presi uygulamaya çalışıp, uygulayamadık. Arkaya top atmayı ise, sahaya çıkan oyuncular göz önüne alınırsa hiç düşünmedik bile. Bu nedenle rakip analizi ile birlikte; düşünceye bir doğru, bir yanlış. Uygulamaya ise sıfır doğru, iki yanlış diyoruz.

Oyuncu seçimi tartışması, milli maçların değişilmez konusudur. Bazı maçlar hafif sesle, bazı maçlar yüksek sesle. Bu maçta oluşan beklenti, kafalarda kurgulanan ve oynanan oyun ile özellikle bir ismi gündeme taşımıştır. Bu isim kuşkusuz; son yılların en istikrarlı, en formda oyuncusu Selçuk İnan. Maç sonunda Abdullah Avcı'nın taktik düşüncemiz nedeniyle tercih etmedik açıklaması da, maalesef bu konudaki talihsiz açıklamalardan bir tanesi olarak yerini aldı. Bu talihsiz açıklama veya geçmiş dönemleri de düşünüp açıklamaların nedeni ise; form grafiğine göre değil, oyuncu ismine göre yapılan seçimler. Bunun en bariz örnekleri de; Hamit, Emre, Nuri Şahin, Tunay ve Sercan'ın bu maçta oynamasıdır. Yoksa alternatifleri kenarda formda oyunculardan oluşurken, maç kondisyonu eksik olan isimlerin oynamasının bir açıklamasını biz yapamadık.

Hollanda: Krul, Janmaat (46 Van Rhijn), Heitinga (85 Vlaar), Martins Indi, Willems, Clasie (50 Fer), Narsingh, Strootman, Van Persie, Sneijder, Robben

Türkiye: Tolga, Hasan Ali, Semih, Emre (60 Nuri), Hamit, Umut, Tunay (81 Mevlüt), Arda, Mehmet Topal, Ömer, Sercan (69 Burak)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder